ABHAZYA CUMHURİYETİ
 
 
ABHAZYA CUMHURİYETİ




amblem





Bayrak
ölçüleri 1 en 2 boy şeklindedir. Yukarıdan aşağıya 7 eşit parçaya ayrılır. 4 yeşil, 3 beyaz bulunur. En üst kısım yeşil renk ile başlar. Üst solda Kırmızı zeminli dikdötgen bulunur. Bu dikdörtgen ise boyun %38 i kadar ve 3 çizgiyi aşmayacak büyüklüktedir. Dikdörtgen bölümün içinde sağ el ayası bize bakacak şekilde ve üstünde yarım ay şeklinde 5 uçlu yedi yıldız yer alır. Elin anlamı dosta hoşgeldin, düşmana geçit yok anlamına gelir. 7 yıldız Abhazya'nın eski çağlardaki 7 dini merkezi simgeler. Bu 7 dini merkez daha sonra Sohum, Gudauta, Gagra, Afon, Gal, Oçamçira ve Tkvarçal dan oluşan 7 şehre dönüşmüştür.

                                                                                         


                                

 

 
 
Abhazya Cumhurbaşkanı
 
 
Sergey Bagapş




Yönetim Şekli: Cumhuriyet

İdari Bölgeleri:

7 bölgeden oluşmaktadır:

Gagra, Gudauta, Sohum, Gulrıpş, Oçamçıra, Tkuarçal ve Gal.

Anayasa:

 26 Ekim 1994'te ülke çapında yapılan referandumla kabul edildi.

Oy kullanma yaşı:

18 yaş (tüm vatandaşlar için);
Yürütme Organı:    
Sergey Bagapş (12 Şubat 2005' ten beri)
Başkan Yardımcısı: Raul Hacimba
Hükümet Lideri: Başbakan Aleksandr Ankuab:
Bakanlar Kurulu: Bakanlar, başbakanın tavsiyeleri üzerine devlet başkanı tarafından atanır. Abhazya' da yürütme yetkisi devlet başkanına bahşedilmiştir. Cumhurbaşkanı, devletin başıdır ve 5 yıllık dönemler için seçilir.
35-65 yaşları arasındaki Abhaz uyruklu her Abhazya vatandaşı Abhazya Cumhurbaşkanı seçilebilir. Seçimler tüm vatandaşların eşit ve doğrudan oylarıyla yapılır. Başkan, üst üste iki dönemden fazla görev yapamaz.

Yasama Organı:    

Yasama organı Abhazya Cumhuriyeti Parlementosu' dur
(Halk meclisi-Ajular Reilazara). Tüm vatandaşlarının eşit ve doğrudan oylarıyla, 5 yıllık dönemler için seçilen 35 vekilden oluşur.
Parlemento Başkanı: Nugzar Aşuba. Seçimler en son Mart 2007' de yapıldı. Bir sonraki seçim Mart 2012' de olacak.

Yargı Organı:

Anayasa Mahkemesi, en yüksek yargı organıdır.Diğer yargı organları: Şehir Mahkemesi, Hakem Mahkemesi, Askeri Mahkeme. Cumhurbaşkanı, Adalet Konseyi'nin başı olup yargı organlarının bağımsızlığında garantör olarak hizmet eder.

Siyasi Partiler ve Liderleri:    

1- Sosyal- Politik Hareket ' Aydgılara'- Kvarçiya Valeri;
2- Abhazya Şehit Anneleri Birliği -Kiçba Guli;
3- Sosyal- Politik Hareket 'Kavlat'- Kancariya Garik;
4- Abhazya' da yerleşik Rus Vatandaşları Kongresi-Nikitçenko Gennadi;
5- Abhazya Komünist Partisi- Şamba Lev;
6- Abhazya Halk Partisi- Lakoba Yakub;
7- Cumhuriyetçi Sosyal-Politik Hareket 'Aytayra' (Yeniden doğuş) - Oleg Damenıa;
8- Cumhuriyetçi Sosyal-Politik Hareket 'Amtakhara' - Naçaç-Ogli Vladimir;
9- Cumhuriyetçi Parti 'Apsny';
10- Cumhuriyetçi Sosyal-Politik Hareket 'Birleşik Abhazya' - Mikvabya Artur;
11- Sosyal- Demokrat Parti 'Abhazya' - Alamiya Gennadi;
12- Cumhuriyetçi Sosyal-Politik Hareket 'Ayayra';
13. Party of the Economic Development of Abkhazia 'ERA' – Beslan Butba;
14. Social movement of war veterans 'ARUA' – Vladimir Arshba;

Muhalefet:

Ulusal Birlik Forumu ( Birkaç partiden oluşmakta)

Yurtdışındaki Temsilciler:

Batı Avrupa


Abhazya Cumhuriyeti Bulgaristan Temsilcisi
Tam Yetkili Temsilci: Nikita Shervashidze-Chachba
e-posta: abhasia@gmail.com

Abhazya Cumhuriyeti Büyük Britanya Temsilcisi
Fahri Konsolos: Prof. George Hewitt
e-posta: gh2@soas.ac.uk

Abhazya Cumhuriyeti Almanya Temsilcisi
Tam Yetkili Temsilci: Bayan Hibla Amiçba
e-posta: kamichba@mail.ru

Abhazya Cumhuriyeti Dişişleri Bakanlığı Yunanistan Temsilcisi
Büyükelçi: Bay Dmitri Karsanidi
Tel:+302310544626,Tel/Faks:+302310544660
e-posta: hellasp@otenet.gr

Abhazya Cumhuriyeti Bati Avrupa Ülkeleri Temsilcisi

Büyükelçi: Dr. Viaçeslav Çirikba
e-posta: chirikba@wanadoo.nl

Abhazya Cumhuriyeti Dişişleri Bakanlığı Italya Temsilcisi

Büyükelçi: Bayan Tsiala Çiçibaia
e-posta: cecilia_cicba@mail.ru

Rusya Federasyonu

Abhazya Cumhuriyeti Başkürdistan Cumhuriyeti Temsilcisi
Tam Yetkili Temsilci: Daur Kove
Tel:+73472940449

Abhazya Cumhuriyeti Krasnodar Bölgesi Temsilcisi
Tam Yetkili Temsilci: Bay Eduard Nanba
Tel: +78612532080

Abhazya Cumhuriyeti Rusya Federasyonu Temsilcisi
Büyükelçi: Bay Igor Ahba
Basın Bürosu 1.Katıp: Bayan Tatiana Gulia
Tel/Faks:+79459032607, +79459434248
e-posta: maxaon_86@mail.ru

Abhazya Cumhuriyeti Rostov Ticari Temsilcisi
Ticari Müsteşar: Bay Lavrenti Amiçba
Tel: +78632655300

Abhazya Cumhuriyeti Sant-Petersburg Temsilcisi
Tam Yetkili Temsilci: Bay Artur Enfencan
Tel: +78129543000

Abhazya Cumhuriyeti Tataristan Cumhuriyeti Temsilcisi
Tam Yetkili Temsilci: Bay Georgi Sangulia
Tel: +7994179435810

Kafkasya Cumhuriyetleri

Abhazya Cumhuriyeti Adigey Cumhuriyeti Temsilcisi
Tam Yetkili Temsilci: Bay Ruşni Butba
Tel: +78617570305

Abhazya Cumhuriyeti Kabardey-Balkar Cumhuriyeti Temsilcisi
Tam Yetkili Temsilci: Bay Yaganov Ibragim
Tel: +78662273211, +78662272576

Abhazya Cumhuriyeti Karaçay-Çerkez Cumhuriyeti Temsilcisi
Tam Yetkili Temsilci: Bay Oleg Etluhov
Tel: +78782250704

Türkiye

Abhazya Cumhuriyeti Türkiye Temsilcisi
Büyükelçi: Bay: Vladimir Avidzba
Tel: +902164180905a

 

 

Resmi Dil: Abhazca, Rusça

 

Yüzölçümü: 8.700 kilometrekare Kıyı Şeridi: 240 kilometre

 

Etnik Bileşim:  Abhaz, Ermeni, Rus, Yunan, Migrel, Ukraynalı, Estonyalı



Coğrafi Konumu: Karadeniz' in doğu kıyısında bulunmaktadır.Kuzeybatıda Rusya ile sınırı Psou Nehri, Batı'da Gürcistan ile sınırı İngur Nehri'dir.Kuzeyde Kafkas Dağları ile çevrilidir.

 

İklim: Yarıtropikal. Yazları sıcak ve nemli, kışları ılık ve yağışlı 
 
 
                  sohum                               gagra                              pitsunda              

Başlıca Kentler: SOHUM (Başkent) Gagra, Gudauta , Oçamçira Tkvarçal ,Gal

                  


Ulaşım: Deniz, kara, hava ve demiryolu



Abhazya haritası



Siyasal statü

Abhazya fiili olarak tamamen Gürcistan yönetiminden ayrı olmasına rağmen Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, BM, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği Konseyi gibi uluslararası örgütler Abhazya’yı Gürcistan’ın bir parçası olarak tanımakta ve anlaşmazlığın her iki tarafın barışçı yollarla çözümlemesini istemektedir. Bununla birlikte, Abhazya’nın bağımsızlık yanlısı hükümeti ve mevcut nüfusun çoğunluğu (Gal ve Kodor Vadisindeki Gürcü nüfusu hariç), Abhazya’yı egemen bir devlet olarak kabul etmektedir.
Abhazya'nın kuzeydoğu kesimindeki Kodor Vadisi'nde (Yukarı Abhazya olarak da adlandırılmaktadır), uluslararası kurumlarca "de jure" Abhazya hükümeti olarak tanınan ikinci bir yönetim vardır. Daha önce Tiflis'te bulunan bu hükümet, 2006’da buraya yerleşmiştir. De-jure Abhazya hükümetinin başı olan Malhaz Akişbaia, Batı’da eğitim görmüş bir Abhaz politikacıdır ve bu göreve Nisan 2006 tarihinde seçilmiştir. Mart 2007'de bu hükümetin bulunduğu Çhalta köyü, Rusya'dan giren helikopterlerce bombalanmıştır.
Savaş sırasında Rus yetkilileri, bağımsızlık yanlısı yönetime önemli ölçüde askeri ve parasal yardım sağlamıştır. Günümüzde de Rusya, Abhazya’daki bağımsızlık yanlısı hükümet üzerinde güçlü bir siyasi ve askeri etkiye sahiptir. Sohum yönetimini destekleyen Moskova, Abhazya'da yaşayan Gürcülerin dışındaki bütün nüfusa Rusya pasaportu vermiştir.



Ekonomi


Başlıca gelir kaynağı turizmdir, ancak sektör 4 yıldan bu yana artarak süren ekonomik ve siyasi ambargo nedeniyle büyük darbe yemiştir. Tkuarçal bölgesinde dünyanın en iyi kömürleri üretilmektedir. Tarihte de en eski İpek Yolunun denize açılan kapısı olan Abhazya, zengin kömür havzasına ve değerli mermer yataklarına sahiptir. Abhazyadaki ağaç çeşitliği nedeniyle bu zamana kadar önemli bir gelir kaynağı olan ağaç ürünleri sektörü, son zamanlarda ormanların koruma altına alınmasıyla askıya alınmıştır. Ambargodan dolayı üretilen malların dışarıya satılamaması yüzünden, ülke ekonomik olarak fazla bir gelişme gösteremektedir.



 Kültür ve Eğitim

Abhazlar, eğitim ve kültürde, sanat ve edebiyatta, sosyal yaşamda öne çıkmava çalışmışlardır. Okur-yazar oranı % 100'e yakındır. Sinema, tiyatro, sanat, edebiyat ve folklor alanında ünü Sovyet sınırlarını aşmış birçok kişi ve kuruluş bulunmaktadır. Gazete ve dergilerinin tirajları nüfusa oranla yüksektir. Ancak savaşta yayınevi ve matbaaların tamamen yıkılması nedeniyle basın ve yayın sekteye uğramıştır.



Nüfus

340.000 kişi




Edebiyat



Mitoloji

Abhaz folkloru, özellikle de Abhaz Prometheus'u Abrskil hakkındaki hikayeler ve Nart destanları, diğer Kafkas halklarının destanları ile büyük benzerlikler gösterir. Nart destanlarının Kuzey Kafkasya folkloründe ve bir dereceye kadar da Transkafkasya folkloründe önemli bir yeri vardır. Bu destanlar, halkın dünyaya bakışını yansıtır ve insan ilişkileri üzerine ilginç yorumlar getirir. Sovyet etnograflarının görüşüne göre Nart destanları, iskitler döneminden (M.ö. 700-800) başlayarak, 13. yy Tatar-Moğol istilalarına kadar uzanan, muhtemelen 2000 yıllık bir dönemde oluşmuştur.
     Bazı efsanelere göre cüce bir ırk olan Atzanlar, dev Nartlar'ın ataları idi. Bazılarına göre ise, Atzanlar, Nartlar'la aynı çağda yaşamışlardı ve barışçı, yakın ilişkiler içindeydiler. Aynı bölgede avlanıyorlar ve dağ geleneklerine göre avlarını paylaşıyorlardı. Öylesine küçüktüler ki, bir eğreltiotunun gövdesî üzerinde, dalları kırarak rahatlıkla yürüyebiliyorlardı. Boyutlarının küçüklüğüne rağmen Atzanlar, güce ve cesarete sahiptiler. Örneğin, herhangi bir Atzan av
sırasında öldürdüğü dağ keçisini omuzuna alıp, kamp yerine getirebiliyordu. Ayrıca son derece iyi koşucuydular.
 
Atzanlar, avcılık ve hayvancılıkla geçiniyorlardı. Uzun sakallı, özel bir cins keçi yetiştirmeye başladılar. Aynı zamanda buğday da üretirlerdi. Abhazlar, keçinin ve buğdayın Atzanların insansoyuna bıraktığı armağanlar olduğunu söylüyor.
Atzanlar, zamanlarının çoğunu sürüleriyle birlikte açık havada, yabani çalılıklardan oluşan kulübelerde ya da sürülerini de barındırdıkları küçük taş sığınaklarında geçiriyorlardı.
Abhazya'nın dağlarında bolca görülen küçük taş sığınaklar halen Atzanları çağrıştırır. Ne sıcak, ne soğuk, ne yağmur, ne kar; hiçbirşey Atzanları rahatsız etmezdi. Kabilenin en yaşlısı "Atzanların büyük babası" dışında hiçkimsenin otoritesini tanımıyorlardı. Fakat iyi, dürüst, küçük insanlardı. Diğer insanlarla ilişkilerinde eşit haklar talep ediyorlar, lütuf istemiyorlardı. Gururlu ve özgürlük aşığı idiler.
      Atzanların sonunu şöyle anlatıyorlar:
Birgün Atzanlar kalelerinde otururken, beklenmedik bir biçimde gökyüzünden altın bir beşik içinde mucizevi bir çocuk inmiş. Bu iyi insanlar çocuğu sevinçle ve şevkatle süt kardeş kabul etmişler. Böylece Atzanlar farkında olmadan Tanrı'nın yeğeni ya da oğlunun süt anne-babası olarak Tanrı ile akraba olmuşlar. Çocuk, normal boyutlarda hoş bir genç olarak büyümüş. Süreç içinde süt ebeveynlerini bırakarak gökyüzüne dönmüş. Sınırsız özgürlükleri zamanla Atzanları kibirli, kontrolsüz ve sahtekar yapmış. Her tür otoritenin, Tanrı'nın bile varlığını yadsımaya başlamışlar. "Yukarıda gökyüzü, aşağıda biz varız. Tanrı da kim oluyor?" diyorlarmış.
Su kaynaklarını kirleten pis yaratıklar olmuşlar. Kenarına yerleştikleri azgın sular kuruyup yokolmuş. İdrarlarını yaparken yüzlerini alay edercesine gökyüzüne çevirmeye başlamışlar. Ekşi sütlerini muhafaza ettikleri ağaç varilleri, zevk için atış talimi yapmak üzere kullanmaya başlamışlar.
      Tüm bunlar Tanrı'nın hoşuna gitmemiş ve sınırsız bir öfkeye kapılmış Tanrı. "Beni hiçe saymanın ne demek olduğunu onlara göstereceğim " diyerek, Atzanları saygısızlıkları ve sadakatsizlikleri yüzünden cezalandırmaya karar vermiş. Ancak, verebileceği en iyi cezanın ne olacağını bilmiyormuş. Böylece, Atzanlar tarafından büyütülen yeğenini (oğlunu) yanına çağırmış ve onları mahvetmenin en iyi yolunu keşfetmesi için görevlendirmiş.
Tanrı'nın ulağı, taş sığınaklarında birarada oturan Atzanların yanına ulaşmış. En yaşlılarına hitaben sormuş:
"Çok küçüksünüz ama hiçbirşeyden korkmuyorsunuz. Söyleyin, sizi altedebilecek bir güç var mı?"
Yanıtlamışlar:
"Bizi yenebilecek tek güç ateştir. Eğer kuru pamuk yoğun kar gibi tüm yeryüzünü kaplar ve üzerine tüm dünyayı tutuşturup yakacak bir kıvılcım düşerse işte bu bizi yokedebilir. Başka hiçbirşeyden korkmayız." Bunu duyan genç, kayıplara karışmış.
Aradan zaman geçmiş. Birgün Atzanların 300 yaşındaki babaları sürüsüyle birlikte gölgede dinleniyormuş. Gölgeyi sağlayan da bir keçinin uzun sakalı imiş; artık keçi nasıl bir keçiymiş, ne biçim bir sakalı varmış siz tahayyül edin. Aniden, keçinin yerlere değen ve genellikle kımıldamayan o uzun sakalının garip bir biçimde titremeye başladığını hissetmiş. Bu titremenin nedeni Tanrının yeryüzüne gönderdiği rüzgarmış. Yaşlı bilgeyi müthiş bir korku sarmış ve tüm Atzanlar bir felaketin yaklaştığını hissetmiş.
"Evlatlarım " demiş yaşlı adam ağlayarak, "O genci boşuna büyüttüğümüz anlaşılıyor. Onu bağrımıza bastık ancak o bize ihanet etti. Ne var ki yapabileceğimiz birşey yok, sonumuz geldi." Yaşlı adam kabile arkadaşlarına hitabederek ve artan rüzgardan sakalı gitgide daha çok titreyen keçiyi göstererek bunları söylemiş. "Bu rüzgar iyiye işaret değil..." diyormuş kendi kendine. Rüzgar şiddetlenmiş, güneşi kuşatan kara bulutlar getirmiş. Bulutların arkasından yeryüzüne doğru beyaz pamuk yığınları düşmeye başlamış. Sonra gök gürlemiş, şimşek çakmış; şimşeğin kıvılcımları pamuğu tutuşturmuş ve bir dakika içinde herşey yanıp kül olmuş. Böylece Atzanlar korkunç bir şekilde canvermişler. Küstah ve kibirli olmanın bedelini böyle korkunç bir son ile ödemişler.
Atzanlann bu engin folkloründe adalarındaki en yaşlı kişi dışında hiç bir kişilikten özellikle sözedilmemesi dikkat çekicidir. Bu durum, birçok karakterin bireysel özellikler gösterdiği Nart destanları ile tezat teşkil eder. Ayrıca hayvan yetiştiriciliği, avcılık, bitki yetiştirme, hasat gibi tüm etkinliklerde Atzanlar grup halinde yer almışlardır, İnal-ipa'ya göre bu özellik, Atzanlar arasında güçlü bir kollektivizm ve grup ruhu olduğunu doğruluyor.
Abhazya'nın tüm efsaneleri içinde Atzanlar efsanesi belki de ilahı bir yaratığın insanları oyuna getirip mahvettiği ve kaderci bir yaklaşım gösteren tek efsane. Yerel Prometheus efsaneleri gibi o da Yunanlılardan etkilenmiş olabilir. Ancak, Yunan tanrıları, insanları yoketmeden önce ensest ya da aşırı gururlanma gibi suçlara yöneltmişlerdir. Bu örnekte ise Atzanlar suç işlememiş ama güven duymuş, konukseverlik göstermişlerdir.
Bir yiğitler kabilesi olan Nartlar'ın temel uğraşısı ve bir Nart için en onurlu iş savaşmaktı. Demircilik ve metalürji sanatları da övgüye değer işlerdi. Nartlar korkusuz ve güçlü idi,
Güçleri, şarkılara konu olmuştu.
Ve tüm zamanlarım savaşta geçirirlerdi.     

 

     Nart destanları, şan şeref kazanmak için çıkılan seferleri, av serüvenlerini, ölenleri ve savaşla ilgili oyunları anlatan ye bu savaşçı halkın ideallerini yansıtan sonu gelmeyen öykülerle doludur. Savaşmalarının amacı hayvan sürüleri ve başka değerli şeyleri çalmak, talan etmekti. Aynı zamanda, vatanı savunmayla ilgili öyküler de zaman zaman anlatılır. Smirnova, Nartların "askeri demokrasi" döneminde diğer insanlardan farklı, savaşçı bir grup olduğunu
(Homeros'un İlyada'sında anlatılan Yunan toplumu ile karşılaştırılabilir), ve köylülerin yaklaşan zaferini yansıtması nedeniyle de Nart destanlarının daha demokratik olduklarını düşünüyor.
Nartlar aynı annenin, Seteney Guaşe'nin yüz oğludur. Avladıkları en iyi hayvanın kemik iliği ile besleyerek onurlandırdıkları bir de kızkardeşleri vardır. Birgün Seteney Guaşe yeni dokuduğu kumaşı nehir kenarında yıkarken sıcaktan bunalır ve giysilerini çıkarıp suda serinlemeye karar verir. Sırtüstü yüzerken birden nehrin karşı kıyısında sürüsünü otlatan, oğullarının çobanı Zartyzh'ı görür. O'na seslenir ve yüzerek yanına gelmesini ister. Seteney'in
güzelliği karşısında altüst olan Zartyzh nehre atlar ve karşı kıyıya doğru yüzmeye çalışır ancak güçlü akıntı ona engel olur. Sonunda umudunu yitirir ve
"Gelemiyorum. Sudan çık ve iri kayanın yanında dur. Okumu kayaya fırlatacağım ve sen hamile kalacaksın, fakat demirci Ainar'ın buraya gelmesini
ve okun değdiği yeri kayadan koparıp sana vermesini rica etmelisin. Daha sonra bir çocuğun olacak." diye seslenir Seteney'e. Seteney söyleneni yapar ve oniki ay sonra, Savsuruko adını verdiği bir erkek çocuk dünyaya getirir. Babası belirsiz olduğu için Savsuruko'nun "gerçek bir Nart" olmadığı da söylenir. Seteney Guaşe zekası ile olduğu kadar güzelliği ve ebedi gençliği ile de ünlüdür. Yaşlı ve bitkin bir adam olan ve bütün gün ateşin basında oturan kocasından daha önde gelir. Doksandokuz oğlu annelerinin güzelliğine, ev kadını ve anne olarak üstün yeteneklerine taparlar. Uzun süren bir seferden döndüklerinde onu yeni doğmuş bir bebekle görünce, babalarının baba olacak çağı geride bıraktığının bilincinde olarak, bebeğin kimden olduğunu bilmek isterler. Seteney bunun doğaüstü bir doğum olduğunu ve detaylarını açıklamayacağını belirtir. Ancak, daha sonra Savsuruko annesini, kendisine gerçeği söylemeye zorlamıştır. Diğer kardeşleri ile eşit olmak ve onlar tarafından sevilmek isteyen Savsuruko ile doksandokuz kardeşi arasında büyük bir çekişme vardır. "Sen yasalara uygun biçimde doğmadın, baban bilinmiyor ve bizim kardeşimiz değilsin" diyerek onu aşağılarlar. Ayrıca Savsuruko üstün yetenekleri olan biridir ve kardeşleri buna tahammül edememektedir. Savsuruko, doğduğu günden beri, cesaret isteyen her tür işin üstesinden gelmektedir. Demirci Ainar onu bir bacağından tutup, sıcak çelik dolu bir kazanın içine daldırıp çıkarmış ve bu çelikten bir miktar da boğazına akıtmıştır. Vücudunda çeliğin değmediği tek yer Ainar'ın onu kazana daldırırken tuttuğu bacağıdır. Bu yüzden (Yunanlı Achilles gibi) tüm tehlikelere karşı bağışıklığının olduğuna inanılır. Büyük bir kayayı iterken çeliğin değmediği bacağını kullanması için onu kışkırtan kardeşleri sonunda Savsuruko'yu öldürmeyi başarırlar. Savsuruko'nun ayağı kırılır ve ölür.
      Birçok Nart destanı savaş hünerlerinin yanısıra savaşçıların zırh, ok ve yaylarından da sözeder. Demirci Ainar güçlü ve zeki biri olarak tanıtılır. Sağ eli çekiç, sol eli maşadır ve sol bacağını örs olarak kullanır.
       Günün birinde Savsuruko ormanda avlanırken öldürdüğü bir boğanın yanında duran minik Atzanlardan birini görür. Boğa öylesine büyüktür ki yanında duran cüce güçlükle seçilebilmektedir. Küçük Atzan "Benim payımı ver, gerisi senin olsun" diyerek avı paylaşmayı önerir. "Olmaz" der kurnaz Savsuruko "taşıyabileceğin kadarını al, gerisi bana yeter". "Ne kadar taşıyabilirsin ki küçük adam" diye düşünür bir yandan da. Fakat Atzan tuzağa düşmez, boğanın ayaklarını bağlar, sırtına yükler ve sessizce çekip gider. Savsuruko, eli boş döner.
Aynı öykü, Kun adındaki bir başka Nart için de söylenir. Kun, Atzan'ı evine kadar izler ve eve ulaştığında, cüce Atzan'ın kızkardeşi Zilyka'yı görür. Zilyka öylesine iştahla yün eğirmektedir ki ev yerinden oynamaktadır. Kun, Zilyka'dan hoşlanır ve onunla evlenmek ister ama Atzanlar gönülsüzdür. Halktan birinin, onu küçümseyebilen gururlu Nartlar'a gelin gitmesini doğru bulmazlar. Kun.Zilyka'ya her zaman saygı göstereceğine yemin eder. Zilyka ise, onunla
evlenmek istediğini ancak cüce olduğu için kendisini aşağılamaya kalkarsa derhal Kun'u terkedeceğini bildirir.
      Düğün şöleni için yüz boğa kesilir, iyi bir eş olarak Zilyka, evleninceye kadar düğün evinden dışarı çıkmaz fakat öldürülen boğaların derisinden bir top yapar ve pencereden atar. Nartlar bu topla oynarlar ve onu öylesine yükseğe fırlatırlar ki, top bulutlara değer.
Birgün Kun, diğer Nartlarla birlikte at yarışına gitmek üzere iken, giyeceği çizmenin yırtıldığını farkeder. Zilyka, yırtığı görmemiştir. "Talihsiz başım. Cüce bir kadınla evlenirsen olacağı budur." diye yakınır. Zilyka kocasının söylediklerini tesadüfen duyar, eve girer, bıçakla karnını kesip, çıkardığı çocuğu pencereden fırlatır. "Beni size bağlayan başka da birşey yok" diyerek evi terkeder ve ailesine döner.
       Kun ve diğer Nartlar çok üzgündür. Bebek çimenlerin üzerinde yatmaktadır ancak bir demircinin ocağı kadar sıcak olduğu için kimse ona yaklaşamaz. Sonunda Kun'un ailesi Zilyka'ya haber gönderir ve ne yapmak gerektiğini sorar. Zilyka, bebeğin erimiş demirle beslenmesi gerektiğini söyler ve gerçekten de bu şekilde serpilip geliştiği görülür. Bebeğe Tzvitzv adı verilir.
Tzvitzv'in bir kahraman olması beklenir ama o ateşin yanında oturup ağaç yontmaktan başka birşey yapmaz. Gerçekte ise tüm diğer Nartlar'dan daha kurnaz, cesur, alçakgönüllü ve soyludur. Savaşmaya giderken kılık değiştirir ve atlarını da siyah, beyaza boyar. Birgün Nartlar, ganimetlerini paylaşırken o da kendi payını ister. "Bunu haketmek için ne yaptın?" diye sorarlar. "Su, gerçeği söyleyecektir" der. Bunun üzerine kazanlar dolusu su getirilir ve Tzvitz yaptığı işleri sıraladığında kazanındaki su kaynayıp taşar. Böylece gerçeği söylediği anlaşılır ve Savsuruko onu kucaklar.
Nihayet Nartların nesli tükenir, insanlar üzgündür. En akıllılarından biri "Oldukça varlıklıyız. Niçin hayvanlardan bir kısmını öldürüp yemiyoruz? Böylece bu büyük kayba daha kolay dayanırız" der. Kararlaştırılan günde bir araya gelirler. Birkaçı şölen hazırlamakla görevlendirilir. Bir kısmı da Nartların atlarını yakalamakla yükümlüdür ve atların üstüne atarçe'em adı verilen cenaze törenlerine özgü battaniyeler örterler. Yalnız Savsuruko'nun [Sosruko'nun] atını yakalayamazlar. Şöleni hazırlayanlar çok çalışır fakat diğerleri sadece oturup Nartlar üzerine hayal kurarlar. Sıkılınca at yarışı ve ok atma yarışması düzenlerler, birinci gelenlere ödüller verilir. Alyansları için bestelenmiş şarkılar söylerler. Şenlikler yedi gün sürer.
Birgün, erdemli biri olan bir seyyah evine dönmektedir. Gece bastırınca ormanda uyumak zorunda kalır. Uykusunda birisi "Savsuruko, konuğu alıp gel, yemek yiyeceğiz." diye seslenir. Sonra Savsuruko seyyahın yanına gelir ve Nartların, üzeri yiyecek dolu masaların etrafında oturduğu yere götürür onu. Yalnız Savsuruko'nun masası boştur. Konuk yanlarına geldiğinde Nartların hepsi Savsuruko'nun masasına bir miktar yiyecek getirip koyar. Savsuruko konuğa şu açıklamayı yapar:
"Öldüğümüzde, komşularımız varımızı yoğumuzu cenaze törenleri için harcadı. Ancak, benim atım yakalanmadığı ve yarışa katılmadığı için, cenaze yemeğinden payımı vermediler. Atımın adı Bzoy'dur ve çelikle beslenir. Ormanda uyuduğun yer benim mezarımdır."
Seyyah uyanınca Nartların köyüne gider ve herkesi toplantıya çağırır. Gördüklerini onlara anlatır. Savsuruko için bir anma töreni yapmaya karar verirler ancak Nartların zenginliğinden geriye çok az birşey kaldığı için kendi hayvanlarını getirip keserler. Seyyah da dahil herkes ne verebiliyorsa verir ve güzel bir tören düzenlerler. Seyyah, Savsuruko'nun atını yakalar, üzerine battaniye örter ve daha sonra ona biner. Törene katılanlar dağılmadan Önce, ne zaman birisi ölse tüm akraba ve komşularının büyük bir şölen vermesi ve alyansları düzenlemesi gerektiğine karar verirler. Cenaze yemeklerinde sadece at yarışı şarkısı söylenecektir ve dans edilmeyecektir artık.
Söylencelerden anlaşıldığına göre, Savsuruko'nun yaşadığı olumsuzlukların çoğunun nedeni gayrımeşru olması yüzündendir. Meşru olmak, babaya bağlıdır, ve eğer anne babadan boşanırsa, çocuklar babanın sülalesine aittir. Abhazya'da üvey kardeş kavramı yoktur. Öyküler genelde Abhaz dünya görüşünü ve aile yapısını yansıtır.
      Çoğu Avrupa hikayelerinde gelinini ezmeye çalışan bir kayınvalide tiplemesi vardır. Abhaz folkloründe ise bunun tersi gözlenir: kayınvalidesini incitmeye çalışan kötü niyetli bir gelin. Bir hikayede genç gelin, eşi ve kayınvalidesi arasında sorun yaratmak için çeşitli yollar dener. Eşi, onun çabalarının farkındadır ancak sessiz kalır.
Gelinin en gözde numarası, diğer tabaklardan ayırabilmek için küçük bir işaret koyduğu kayınvalidesinin tabağına bolca tuz ilave etmektir. Yaşlı kadın asla şikayetçi olmaz ama durmadan da su içme gereksinimi duyar.
Bir gün genç adam karısına bir ders vermeye karar verir. Arkasına döndüğü bir anda tabakları değiştirir böylece gelin kendi hazırladığı tuzlu yemeği yemek zorunda kalır. Yatmadan önce genç adam gece içilmek üzere ayrılmış olan suyu da döker.
 
Gelin susuzluktan yanmış bir halde uyanır, su içebilmek için dere kenarına gitmek zorunda kalır. Kocası sessizce onu izler ve tam su içmek üzere dizlerinin üzerine suya eğilince arkasından sessizce yaklaşır ve birkaç kez suya doğru iter, ta ki eşi kendinden geçinceye kadar. Sonra da onu derenin kenarında bırakarak sessizce eve döner. Genç kadın ayılınca eve döner ve kocasına, kayınvalidesine kötü davrandığı için ruhların kendisini cezalandırdığını anlatır. Ve bir daha asla öyle davranmaz.
Edebiyat
Ahbaz Edebiyatı'nın kurucusu ve ilk şair - yazarı Dirmit (Gaç) Gulya'dır. Abhaz Dili ve Edebiyatı Gulya'ya çok şey borçludur.Ancak Gulya'dan önce yazılan bazı Abhazca metinler de vardır.
Abhazca ilk yazılı metinler, Baron Uslar'ın 1862 yılında, Bertomey'in 1865 yılında kaleme aldığı bazı yazılardır. Sonraki yıllarda Gulya devreye girer. Gulya'nın "Atasözleri ve Bilmeceler" kitabı 1907 yılında, "Üç masal" adlı kitabı 1909 yılında basılır.
    Daha sonraki yıllarda Abzıp Bölgesi'nden derlenen 100 kadar masal Petrograd'da bastırılır. Bu olay daha çok genç olan Abhaz Edebiyatı için sevindirici bir gelişmedir.
İlk folklor derlemesi ise Apsnı gazetesi'nin 1918 yılında yayınladığı "Halk Poezyası"dır. Halk Poezyası iki yıl süreyle yayınlanmıştır.
     1935 yılında Gulya Araştırma Enstitüsü'nün uzun süren çalışmalarıyla "Abhaz Masalları" bastırıldı.. Gulya ve Bğosba "Abhaz Halkının Poezyası"nı 1941 yılında gelebileceği en iyi noktaya kadar genişletmişlerdir. Fakat bilimsel nitelikte bir kitap haline getirilemedi. Derlenen bu ürünleri ve "Abrıtskil" motifinin halk arasında unutulmak üzere olan parçalarını titizlikle birleştirerek günümüze ulaştıran Bagrat Şinkuba'dır. Bagrat Şinkuba "Abrıtskil Destanı"nı bilimsel bir anlayışla dünya edebiyatına kazandırmıştır.
     Abhaz Edebiyatı'nın en renkli siması Dirmit Gulya'nın dinamik çalışmalarını biraz detaylandırmadan geçemeyiz. Şair araştırmacı, tiyatrocu, yazar, dilbilimci, eğitmen, gazeteci, halk önderi Gulya için yazılı Abhaz Edebiyatı'nın atası diyebiliriz.
1892 yılında henüz 17 yaşındayken K. Maçavaryan ile birlikte, Abhaz alfabesini ve okuma kitabını hazırlayarak Gürcistan'da yayınlanmıştır. İlk şiirleri 1912 yılında yine Gürcistan'da yayınlanmıştır. 1918 yılında yazdığı "Yabancı Gök Altında" adlı öyküsü, ilk Abhazca düz yazı örneğidir. 1925 yılında bastırdığı "Abhaz Tarihi" ise çalışmalarını ölümsüzleştirir. Gürcistan Bilimler Akedemisi'nin, Abhaz Dili - Edebiyatı Tarihi Enstitüsünde, Abhaz Dili Akademisi Başkanlığı görevini uzun yıllar sürdürmüştür. D. Gulya sürgünde yaşayanları da unutmayarak "Şansı Yaver Gitmeyen insan" yazısını da yazmış bu arada bir çok Gürcü, Rus veOset yazarların yapıtlarını da Abhazca'ya kazandırmıştır.. "Yapıtlanmın hepsi ulusum üzerinedir." diyen Gulya dil, tarih, kültür, sanat çalışmalarıyla her alanda Abhaz halkının önderi olmuştur.
     
Sert Gerçekçi anlatımıyla duygusallığı bağrında yaşatan sözlü Abhaz Edebiyatı'nın bu yapısı, yazılı edebiyata da yansımıştır. Bu özelliklerinde son dönem Modern Abhaz Edebiyatı'na göz attığınızda ise Bagrat Şinkuba'nın öncülüğü ile yol alındığını görüyoruz. Lirik edebiyatçılarımızın başında gelen Şinkuba, kendinden önce D. Gulya, Samson Çanba, Koğonya Yıwa gibi isimlerin dirilttiği Abhaz Edebiyatı'nı kendi ünüyle birlikte sınırlar ötesine, uluslararası bir düzeye çıkartmıştır.      

Şinkuba'nın ilk yazıları 1938 yılında "İlk Satırlar" adlı bir kitapta yayınlandı. 1939 yılında Gürcistan Bilimler Akademisi Filoloji Enststüsü'nde sürdürdü. En önemli yapıtlarından biri olan "Abhaz Şiirinin Yapısı"nı burada tamamladı. Özellikle savaş yıllarında verdiği yapıtlarda vatan sevgisi ağır basmaktadır. Dramatik motifleri katı gerçekçiliği ve lirizmi iç içe yaşatarak sunmanın en çarpıcı örneğini, savaş yıllarında yayınladığı "Ab (baba)" adlı yapıtında görmekteyiz.1943 yılında yazdığı "Güzel Gunda" ise, yine aynı özellikleri kapsamıştır. Nart Destanları'nın yurtseverlik içeriğini günümüz anlayışıyla bütünleştirmiştir. Savaş sonrasında "Ritsa" Çocuk", "Flüt" adlı yapıtları ve yazdığı ilk Abhaz nazım romanı yayınlanmıştır. Yine bu dönemde Abhaz halkının yaşamını şiirsel bir dille yazmıştır. Son yıllarında yazdığı şiirler genellikle felsefi temaları içerir. Yazar, bunu oldunluk çağı olarak nitelendirmektedir. Bagrat Şinkuba'nın en çok okunan kitabı Son Ubıh, konusu ve anlatımıyla Abhaz Edebiyatına adeta bir çığır açmıştır. Kitabın ünü Sovyetler Birliği sınırları dışına taşar. Son Ubıh, sürgünde yaşayan halklara ders verircesine bir halkın yok oluşunun trajedisini anlatır. Bir ağıttır. Rusçaya, İngilizceye, Almancaya, Belorusçaya, Gürcüceye. Arapçaya, son olarak da Khamokua Hamid tarafından Kabardeyce, Hayri Ersoy tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
Cumhuriyetteki eleştirmen ve yayımcı V.G. Belınski'nin dediği gibi, "Edebiyat literatürü, halkın bilinç düzeyinin bir göstergesidir" D.Y. Gulya'nın "Ahbaz Edebiyatı", diğer halkların edebiyatları arasında layık olduğu yeri almıştır. D.Y. Gulya'dan sonra bu kutsal görevi üstlenenler S.Çanba Y.Koğonya, L.Kuçniya, L.labahua, M.Lakırba, K Aaumaa, V.Agırba, S.Kuçberya, A.Laşariya, K.Çaçhalya, Ç.Conua vb. yazarlardır. Günümüz Abhaz Edebiyatı yazarları ise, Y.Ppaskir, B.Şinkuba, Ş.,Tücba, Y.Tarbua, A. Tonya,.K.Lomya, A.Açba gibi yazarlardır. Bugün Abhazya Yazarlar Birliği'nin 150'den çok üyesi vardır. Bunların Yüzde 65'i aynı zamanda Sovyet Yazarlar Birliği üyesidir. Edebiyatla uğraşanlar arasında; şairler, romancılar, tiyatro yazarları, eleştirmenler, edebiyat araştırmacıları vb. vardır.
       Değişik Sovyet halklarının dillerinden çevrilen romanların Abhazca okunması, edebiyatın gelişimini belgelemektedir. Örnek verirsek Rusça, Gürcüce, Ukranca gibi Sovyetler Birligi'nde yaşayan halkların dillerinin yanında; Sovyetler Birliği dışındaki halkların dilinden edebiyat eserleri Abhazca'ya çevrilmektedir. Abhaz okurları, A. Puskin, M.Lermontov , L. Tolstoy, A. Gorki, W.Shakespeare, J. -ondahn, Ş. Rustaveli, T. Şevçenko, N. Ostrovski, G.H. Anderson'un eserlerini Abhazca çevirilerinden okuyabilmektedirler.
Son yıllarda Abhaz Edebiyatı büyük gelişmeler kaydetmiştir. Bunun bir kanıtı da D. Y. Gulya Edebiyat Ödülü'nün sahibi olan İ.Papaskir. B. Şinkuba, Y. Tarba, Ç. Conua. G. Gabliya, A. Gogua gibi değerli yazarlardır.
        Abhaz yazarların eserleri sinemaya da aktarılmaktadır. Örneğin Bagrat Şinkuba'nın romanı "Akhra aşöa -Yar sarkışı" senaryolaştırılmış, N. Dovjenko'nun adını Kiev'deki sinema stüdyosunda "Beyaz Başlık" adıyla filme alınmıştır. Ayrıca, N. Tarba'nın senaryosu ile "Gurizya Film'1 stüdyosunda çekilen "At Eğerleyen" fim vb. örnekler vardır.
Aklif okuyucuları olmayan edebiyatlar gelişemez. Bu bakış açısıyla değerlendirdiğimizde, Abhaz edebiyatı dikkate değer özelliklere sahiptir. Aydınlar, öğrenciler, bilim adamları, işçiler, köylüler; toplumun her kesiminden, her yaşta insan ana dili olan Abhazca yazılan her türlü yayını yakından izlemektedir. Bu söylediklerimizi doğrulayan bir örnek verelim: Aatzı köyünden, 70 yaşını aşmış T. Aöyzba, Abhaz ulusal şair ve romancısı Bagrat Şinkuba'nın "Kış elmaları" adlı romanı" Alaşara" dergisi'de yayınlanmaya başlayınca, hiç aksatmadan okuduğu gibi yaşıtlarına hararetli bir şekilde yorumluyordu. Yaşıtları ise onu ilgi ve hayranlıkla izliyorlar hatta ona gizli kıskançlık duyuyorlardı. Aynı roman kitap haline getirildiğinde, T. Aöyzba tekrar okumuştur. Bugün bu türden örneklere sık sık rastlamaktayız. Son 12-15 yıldır anadille yazılan yayınları izlemek gelenek haline gelmiştir. Ayrıca, dernek gibi kültür kurumlarının toplantıları özellikle anadille yapılmaktadır. Bu türden edebiyat dernekleri, bugün Abhazya'nın bir çok köyünde çalışmalarını sürdürmektedir. Örnek verirsek Çılou, Kutol, Khuap, Aatzı gibi bir çok köy bu edebiyat derneklerine sahiptir. Yazarlar, köyleri dolaşıp eserlerini bizzat kendileri halka okumaktadırlar. 1964 yılında, kulanırkhua köyünde, yazarlarla okurların sohbetine tanık olan Avusturalyalı yazar Alan Marshall şöyle anlatıyor: "....Ozanlar içki masasının başındaydı. Şiirlerini büyük bir coşku ile okuyorlardı. Dizelerinde vatanını gönülden sevenlerin anlatımı vardı. Ve o halk; yaşlısı- genci, kadını -erkeği, her şiirin okunmasından sonra, şairini alkış yağmuruna tutuyorlardı. Böylesine muhteşem bir tablo içinde yer almatan büyük mutluluk duyduğumu söylemek isterim..."
Sohum Devlet Tiyatrosunda tanınmış eski yazarların yanında yeni yazarların eserlerine de yer verilmektedir. Bu yazarlar Ş.Çkedya, N. Tarpha, Q. Gubliya, A. Gogua, R. Copua, C. Aöhba vb. Devlet Tiyatrosu'nun repertuarlarını da Abhaz yazarlarından başka, Rus ve dünya klasiklerinden örnekler de vardır. Abhazya Devlet Tiyatrosu, her yıl Abhazya'daki yerleşim birimlerini dolaşarak çeşiti oyunlar sergiler.


 
Abhazya dışında da eserler veren yazarlar az da olsa vardır. Örneğin Fazıl İskender dünya çapında üne sahip olan bir Abhaz yazardır. Eserlerini Rusça yazmasına karşın konularını hep Abhazya ve Abhazyalılardan seçmektedir. Toplumsal olayları hicvetmesiyle ünlenmiştir. Türkçeye çevrilen eserleri vardır. Bunlardan bazıları "Sandro Dayı (Cem Yayınevi - çeviren Mehmet Özgül), "Öyküler - (Cem Yayınevi - Ç ev. Mehmet Özgül) keçi Öküz Yıldızı (Hürriyet Yayınları), Güneşi Yiyen Keçi (bilgi yayınevi)dir.
Türkiye'de de Abhazca yazanlar vardır. Ancak Türkiye'de yazanlar, geliştirilmiş bir Abhaz Latin Alfabesi olmadığı için Abhazya'da kullanılan Kiril Alfabesi'ni kullanmak zorunda kalmışlar. Dolayısıyla bu eserlerin matbu hale gelme şansı olmamıştır. Yalnızca Ömer Büyüka'nın bir şiir kitabı Abhazya'ya gönderilerek orada basılabilmiştir. (1991)     



Müzik

Abhazya'yı ziyaret eden birçok insan şarkıların, müziğin ve dansın oradaki önemini vurgulamaktadır. Düğünlerde söylenen neşeli şarkılar, tören şarkıları, inançlarla ilgili şarkılar, ninniler, yaraların iyileşmesiyle ve çalışmayla ilgili şarkılar her fırsatta söylenir. Bir sülaleyi bir araya toplamak için; kahramanların yiğitliklerini anlatan ya da tarihsel olayları ve devrimci oluşumları anlatan özel şarkılar; gülünç şarkılar ve çağdaş şarkılar var. Avcılar, ava çıkmadan once şarkılarını söylemezlerse eli boş döneceklerine inanılıyor. En gözde şarkılar, Abhazların yiğit insanlara olan hayranlıklarını yansıtanlardır.
       Abhazların gözde çalgıları, iki telli bir santura benzeyen ve yayla çalınan apkharse dir. Bir kişi çalar ve şarkı söyler, dinleyiciler de şarkıya eşlik ederler. Kadın-erkek tümü, müzik aleti çalmayı ve şarkı söylemeyi bilirler, ancak kadınlar yaşlı erkek akrabalarının yanında konuşmadıkları için toplum içinde şarkı da söyleyemezler, yalnız erkekler şarkı söyler. Eskiden her köyde, son derece takdir edilen, önde gelen birkaç müzisyen bulunurmuş.
       Yaşlıların söylediğine gore, savaş zamanında apkharse sıkça kullanılırmış. İnsanlar halen, bu müziğin psikolojik bir etkisi olduğuna inanıyorlar. Eskiden apkharse çalan kişi yoldaşlarının önünde yürürmüş; eğer vurulup düşerse enstrümanı bir başkası alır ve çalmaya devam edermiş. Bu enstrümana adını veren apkha sözcüğü, Abhazca "öncü" anlamına geliyor. Şarkılar çoğunlukla, düşman köyleri kuşattığında, köyü savunan insanları yüreklendirmek için o anda bestelenir, çalınırmış ve içerik olarak da tarihi olayları anlatır, çarpışmalarda ölenleri övermiş. Bu şarkılardan, Osmanlı egemenliği altında acı çeken Abhazların kederini anlatanlar oldukça acıklıymış.
       Apkharse'nin müziğinin acıları dindirdiğine inanılıyor. Ayağına saplanan merminin çıkarılması gereken Kuchuk adında bir adamın öyküsü anlatılıyor. Mermi çıkarılırken Kuchuk apkharse'sini çalıyor ve hiç acı belirtisi göstermiyormuş. Yanında duran eşi, gerçek bir erkeğin çektiği acıyı bu şekilde dindirmeye kalkmasının yerinde bir davranış olmadığını dolaylı bir yoldan Kuchuık'a anlatmış. Kuchuk apkharse çalmayı anında bırakmış ve operasyon bitene kadar sessiz kalmış.
Abhazların yararlılar için de birkaç şarkısı var. Bunlardan biri, yaralı tedavi edilirken, diğeri tedaviden sonra ve "Yaralının Şarkısı" akhraşa denilen, bir diğeri de yaralının arkadaşları ve akrabaları tarafından, iyileşmesine yardımcı olmak amacıyla söylenir. Bazen de yaralının kendisi şarkı söyler. Bu müzik Kutsal sayılır.
       Şarkılar, ilaç yerine geçer. Biri hastalandığında akrabaları, onun sorumluluğunu üstlendikleri gibi gece de yatağının etrafında oturup, acısını unutturmak için ona fıkralar, hikayeler anlatıyorlar; dansedip şarkı söylüyorlar.
       Biri ölmek üzereyken, akrabaları yatağının kenarında sessizce şarkı söylüyor ve apkharse çalıyorlar, anma gününde yine şarkılar söyleniyor (A gıbze). Baba, oğlu öldüğünde ağlayamıyor ancak duygularını söyleyerek ifade edebiliyor.
Kaynak: Sula Benet , Abhazlar Kafkasların Uzun Ömürlü İnsanları

 
  Bugün 23 ziyaretçi (32 klik) kişi burdaydı! Copyright 2009 Your Website | CSS Template By Cherkess Design  
 
https://img.webme.com/pic/n/naazimcadeneme/gri1.gif Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol