Kafkasya'da Ulus ve Ulusallık
 
Kafkas ulusu, ulusallığı ve ulusal kimlik gibi konularda konuşabilmek için, öncelikle ulus ve ulusallık gibi kavramlarla neyin anlatılmak istendiğini bilmekte yarar vardır.

General İsmail BERKOK,‘Tarihte Kafkasya’, İstanbul, 1958, s.265-269
 
Sadeleştiren:Hapi Cevdet Yıldız

 Ulus ve ulusallık kavramları birer deyim olarak  1835'te sözlüklerde yer almıştır. Yani yeni olan bir şeydir.
 
Örneğin, 8.yüzyılda bazı Avrupa devletleri, ilk kez olmak üzere, devlet sınırlarını belirlemeye başladıklarında, ulus ve ulusallık gibi görüşlerle hareket etmemişlerdi. Sınırlar her bir devletin kendi gücüne göre, yani kılıç gücüyle çizilmiştir. Devletler böylesine  zorlayıcı yöntemleri kullanarak, egemenlikleri altındaki  insan topluluklarını arzuladıkları biçimde bir ulusa dönüştürmek için çalışmışlar ve kısmen de olsa başarılı olmuşlardır.
 
Günümüzün devlet sınırları da, o dönemde, yani 8.yüzyılda belirlenmiş olan eski sınırlara yakındır. Bu durumda, günümüzün devlet  sınırları ulusal sınırlar olarak kabul edilemezler.
 
Böylesine bir oldu bittiden, sınırlar çizildikten sonra, ulusal duygular uyanmaya başlamış, ulusun tanımlanmasına gerek duyulmuştur. Ancak tanımlamalarda bilimsel görüşlere değil, siyasal amaç ve isteklere ağırlık verilmiştir.
 
Bu oluşum, ulus konusu, bu bölümün başında, "Uygar dünyada yaşayan bugünkü uluslar devletçiliğin bir ürünüdür" biçiminde tanımladığımız görüşü doğrulayacak niteliktedir.
 
Siyasal amaçlar dışında ulusları ve ulusların kimliklerini gerçekçi bir anlayışla inceleyecek olursak, yeryüzünde üç tip ulusun (milliyetin) varlığıyla karşılaşırız:
 
1-Kan birliğine dayanan ulus: Bu ulus soya dayanan, yani doğal olan bir tip/bir örnektir.
2- Sert, katı yöntemler (tasallup) uygulanarak oluşturulan ve kan formülüne dayanan ulus: Bu ulus yapay ve fizyolojik bir tiptir.
3-Çıkar, yazgı, kültür ...tek sözcükle inanç birliğine dayanan ulus: Bu ulus da psikolojik bir tiptir.
 
Bu üç  tip içinde en doğal ve en güçlü olanı, kuşkusuz birinci tipte olanıdır. Ancak bugünkü uygar dünyada o tipte bir ulus da kalmamış gibidir.
 
Günümüz ulusları ikinci ve üçüncü tipteki uluslar ve bunların karmaları durumundadır. Kuşkusuz bu tip uluslar da, zaman, çevre, kültür, tarih ve siyasal etkilerin, etmenlerin ürünüdür.
 
İkinci ve üçüncü tiplerin, yani fizyolojik ve psikolojik tiplerin birleştirilmeleri yoluyla oluşacak olan ulusların çok güçlü birer ulus olacakları kuşkusuzdur.
 
Ulusların  bu özelliklerine uygun düşecek kavramları açıklama bağlamında  siyaset ve bilim  birbirinden farklı  yöntemler izlemişlerdir.
 
Siyaset, yukarıda söylendiği gibi, ulusun (milliyetin) değişik tiplerinin bulunması nedeniyle, durumdan yararlanmayı ve sözkonusu ulus tiplerini kendi özel çıkarı doğrultusunda yönlendirmeyi amaçlamıştır. Aşağıdaki örnekler bu amaçların neler oldukları, nasıl anlaşılmaları gerektiği ve uygulama örnekleri gibi konularda bilgilendirici niteliktedir:
 
 
1-Avrupalılar, genel olarak, diğer kıtalar halklarına, özellikle de sömürge ülkeleri (1) halklarına karşı ırkçı politikalar uygularlar. Irkçı  politikalarla, emperyalist Avrupalılar egemenliklerini, sahip olduklarını  söyledikleri ırk üstünlüklerine dayandırmak, ezilenleri de buna inandırmak isterler. Sonuç olarak, sömürgeciler, egemenlik ya da tam tersine bağımlılık gibi ilişkilere dayalı olan bir siyasal statünün doğal bir şey olduğuna ve bu duruma saygı gösterilmesi gerektiğine ezilenleri (bağımlı olanları) inandırmaya çalışır, bu amaçla ırkçılığı uyuşturucu bir araç olarak kullanırlar.
 
Sömürgelerde böyle davranan Avrupalılar kendi ülkelerinde,ulusallığı ırk temelinden değil, manevi ve kültürel değerler üzerinden tanımlamaya çalışırlar:
 
  A) Fransızlar kendi ülkelerinde ulusallığı çıkar, tarih ve coğrafya birliği üzerinden tanımladıkları halde, Suriye’de ırk anlayışını öne sürmüşlerdir. Bunun için de, Suriye’deki ulusal birliği parçalayarak (2),ülkeyi daha kolay yönetmeyi amaçlamışlardır.
 
Aynı ırk görüşü Fransa’nın kendisinde  uygulanmış olsaydı, Fransa ve Fransızlık diye hiçbir şey kalmazdı.
 
  B) Çarlık (İmparatorluk) döneminde Ruslar da benzeri yöntemlere başvurmuşlardır. Çarlık yönetimi,aynı dili konuşan ve aynı soy topluluğu içinde yer alan etnik öğelere başkalaştırıcı adlar veriyor, idari ve siyasi anlamda onları ayırıyor, parçalıyordu.
 
Aşağıdaki oluşumlar bunun açık örneklerindendir. Örneğin, Andelal kabilesine Avar, Nohçilere Çeçen, tamamı Nohçi olan Galğay topluluğuna da İnguş adlarını vermişler, hepsi Adıge olan Batı Kafkasyalılar da Kabardey, Çerkes ve Adıge biçiminde  üçe bölünmüştür (3).
 
Ruslar Kafkasya’ya ilişkin  yayın ve tanıtma (kültür)  faaliyetlerinde de benzeri  yöntemleri uygulamışlardır. Kafkasya’ya gelen gezgin ve araştırmacılara da Rus çıkarları  doğrultusunda aşılama ve bilgilendirmeler yapılmış, onlar da Kafkasya’nın etnik durumu konusunda, Rus söylemlerinin etkisi altında kalmışlardır. Toparlarsak Kafkasya, Rus kriter (ölçüt) ve çıkarlarına uygun düşecek bir biçimde dünyaya  tanıtılmıştır.
 
2- Avrupa genelinde yaygın bir ideoloji olarak uzun bir süre varlığını sürdürdüğünü bildiğimiz ırkçılık, bu son dönemde Rasizm (4) adı altında büyük bir tırmanış göstermişti.
 
Rasizm aracılığıya kolektivist düzenle (5) mücadele edilmesi, ayrıca rakip emperyalist devletlerin ulusal yapılarının sarsılmaları amaçlanmıştı. Ancak İkinci Dünya Savaşı süreci boyunca yaşanmış olan acı olaylar, ırkçı faaliyetlerin çıkar bir yol olamayacağını belli etti.
 
Bilimsel görüşlere dayalı çalışmalarda, toplumsal birlik ve beraberliği güçlendiren din, dil, ortak çıkar, coğrafi durum, kültür, gelenek ve yazgı birliği gibi etmenlere dayalı yollar izlenmektedir.Ulusun tanımlanmasında kimi dili, kimi dini baskın (hakim) kılmak istemiş, buna uygun farklı tanımlamalar yapmıştır. Ancak, tarihsel sürecin işaret ettiği üzere, bu etmenlerin hiçbiri,bir başına, bir ulusun oluşumu için yeterli bir öğe olamamıştır.
 
Biz, Ernest Renan’ın 1887’de yapmış olduğu ulus tanımını kapsamlı ve geçerli bir tanımlama (formül) olarak kabul edebiliriz.
 
“Ulus, bir ruhtur. Ruhsal bir ilkedir. Ulus da birey gibi çalışma, özveri ve bağlılık  ile dolu bir geçmişin ortak ürünüdür. Geçmişteki ortak başarılara, şimdiki yaşamda  da ortak irade ve ülküye sahip olmaktır. Geçmişte, birlik halinde, büyük işler başarmış olmak ve bu başarıyı sürdürmeyi istemek, bir insan topluluğu (kavim) olmak için gerekli olan koşullardır. İnsan katlandığı özveri ve çektiği ıstırapları artan bir ölçüde sever”.
 
Kafkasya’nın etnik yapısını bu düşünce ve ölçütlerle ele alıp değerlendirirsek şöylesine bir tabloyla karşılaşırız:
 
Kafkasya’da ırk (kan) yönünden üç farklı etnik öğe bulunur:

1 – Kas Irkı (6): Batı Kafkasyalılar (Adıge-Abhaz), Nohçiler (Çeçenler), Dağıstanlılar (Andelal-Avar), Laklar (Gazi Kumuklar), Lezgiler.
   
Bu topluluklara Kazakları da (7) ekleyebiliriz.  2 – Ari Irkı (8): Osetler-İronlar, Hazar Denizi kıyısında yaşayan bazı küçük İran kökenli öğeler (Tat,Taliş.vb.-hcy).
 

 

3- Turan Irkı (9): Kumuklar, Hazar Denizi kıyısındaki Azeri Türkleri, sonradan Kafkasya’ya girmiş olan Kalmıklar, Nogaylar, Karaçay ve Balkarlar.
 
 
Kumuklara ve Azerilere karışarak asimile olmuş olan Sami ırkından (10)  bazı kalıntıları da bunlara katabiliriz.
 
Bu değişik ırk ve öğeler içinden Kazaklar,kan bağı yönünden Kaslara (yerli Kafkas halklarına-hcy)  yakındırlar, ancak Kazaklar henüz Kafkas ulusallığı  çerçevesi içine girmemişlerdir. Tam aksine Kazaklar  Kafkaslılara düşman ve Rusların istila aletleri olmuşlar, Kafkaslıların hafızasında unutulması zor ve acı izler bırakmışlardır.
 
Bu nedenle Kazaklar, Kafkaslıların en yakını/soydaşı olmakla birlikte, Kafkaslıların en haşin (en katı) düşmanları arasında yer almışlardır.
 
Bu örnek, kan birliğinin bir ulusun oluşumu için yeterli olamayacağını gösteriyor.
 
Moğol ve Buda dininden olan Kalmıklar ise ırk ve din (mezhep) yönünden Kafkaslılara çok uzaktırlar. Kalmıklar, Rus ve Kazaklarla birlik halinde, birçok kez Kafkaslılara saldırmış, halkın hafızasında derin acılar  bırakmışlardır.
 
Bunların (Rus, Kazak ve Kalmık.-hcy) dışındaki toplulukların   güçlü bir Kafkas ulusunu (11) oluşturmuş oldukları bilinmelidir.
 
 Ancak Kafkas ulusunun oluşumunda birçok farklı etmenin etkisi,payı vardır. Örneğin, Kafkasya ile ilişki kurmuş ya da Kafkasya’ya yerleşmiş olan değişik topluluklar ile Kafkaslılar arasında karışma ve kaynaşmalar olduğu  kuşkusuzdur. Karışmalar genellikle düzlük alanlarda (ovalarda) olmuştur, bu tür karışmalar  yöresel (mevzii) çerçevelerle sınırlı kalmış olsalar bile, bunların, değişik toplulukların anlaşma ve birleşmelerine fırsat sağlamış olduğu da  bilinmelidir.
 
Kafkas ulusallığı ise, temel olarak   yazgı birliği ile bu uğurda verilmiş olan mücadeleler/özveriler temelinde yükselmiştir. Sonunda Ernest Renan’ın tanımlamış olduğu ulus örneği ortaya çıkmıştır. Ancak Kafkas ulusallığı, E.Renan örneğinin de üzerinde bir dinamizme ve karaktere sahiptir. Çünkü, Kafkas ulusu, Kafkasya’da çok elverişli bir gelişme ortamını bulmuştur. Ülkenin güzelliği, bu gelişimde önemli bir rol oynamıştır. Gerçekten de Kafkas yurdu, bağrında barındırdığı insanlara bir birlik anlayışını empoze edecek düzeyde çarpıcı  ve büyüleyici  güzellikler/özellikler sunmaktadır (12). Yüzyıl önce Kafkasya’ya gelip yerleşmiş olanlar da içlerinde olmak üzere, bugünkü Kafkaslılar arasında görülen giyim-kuşam, gelenek, duygu  birliği ve benzerliği, bir birlik ve birlikteliğin oluşmuş, yaşam değerleri ve koşulları alanında ortak değerlere varılmış olması, işte bütün bunlar, Kafkas doğasının insan üzerindeki pratik sonuçlarıdır.
 
  Bu sonuç, bu oluşum,bir inanç birliğinin karakteristik özelliklerini yansıtır. Bu da, bizim psikolojik temellere dayalı ulusallık (milliyet) diyerek tanımladığımız ulus  tipini oluşturur.
 
Kafkasya’da herkesin ilk gözüne çarpan - ve aşılması zor bir engelmiş gibi görünen- şey  dil çokluğudur (13).Ancak, Kafkas dillerinin kökenine inildiğinde  ve bilimsel incelemeler yapıldığında, farklı bir durumla  karşılaşılacağı –dil sayısının azalacağı da-görülecektir.
 
 Kafkas ulusunu oluşturan öğeler arasındaki birlik bağlarının, ABD, İsviçre ve benzeri ülkeler halkları   arasındaki birlik bağlarından daha güçlü ve daha sağlam olduğu da görülecektir. Sözü edilen ulusların (14) birlik  bağlarında ekonomik çıkarlar başat (egemen) konumdadır. Ortak çıkarların ortadan kalkması durumunda, o ülkelerin sonunun ne olacağını bilemeyiz. Oysa Kafkas birliğinde başat değer, ekonomik çıkar değildir. Ekonomik bir çıkar olmadığı halde, Kafkasya’da birlik ve beraberlik bağları hiçbir zaman zayıflamamış/bozulmamıştır.
 
Sonuç olarak bir Kafkas ulusu vardır! Var olan dil farklılığını –bu farlılığın yol açtığı sorunları-kültürel çalışmalarla gidermek ve  kusursuz bir birlik kurmak olanaklıdır (15).
 
Kafkasya’da yüzyıllar boyunca sürmüş olan mücadele ve direniş, bu birlik anlayışının en canlı bir kanıtıdır (16).
 Bilgi notları: 
(1)- Berkok’un kitabını yazdığı yıllarda, olasılıkla 1940’lı yıllarda Britanya, Fransa, Hollanda, Portekiz ve Belçika gibi ülkelerin geniş sömürgeleri vardı, şimdilerde sömürge sayısı azalmış, sömürgecilik de görünüşte kalkmıştır. Şimdi ‘Yeni Sömürgecilik’ (Neo-Colonialism) döneminin yaşandığı  bilinmektedir-HCY

 

 

(2)- Fransa mandat yönetimi döneminde, Fransızlar  Suriye’de Lübnan dışında, kuzeybatıda, kıyıda Lazkiye  merkezli Alavite (Alevi) ve güneybatıda da  Cebel-i Druz (Dürzi) gibi bölgesel özerk yönetimler  oluşturmuşlardı.-HCY

 

 

(3)- Çarlık/İmparatorluk yönetimi döneminde Kafkasya’daki Adıgeler ‘ Kabardey’ ve ‘Çerkes’ (Besleneyler dahil, Kabardeyler  dışındaki bütün Adıgeler) biçiminde  iki ayrı etnik grup sayılıyordu. Sovyet döneminde Kabardey (KBC), Çerkes (KÇC), Adıge (AC) ve Şapsığ (Şapsığya) adları altında 4 özek bölge yönetimi kurulmuştu. Ancak 1897, 1926 ve 1939 nüfus sayımlarında Kabardey ve Çerkes (Adıge) kod adları kullanılmış, 1959 nüfus sayımında bu iki ada, bir üçüncüsü olarak  ‘Adıge’ kod (etnik) adı eklenmiş, 2002 nüfus sayımında ise, listeye ‘Şapsığ’ adı da eklenmiştir.
 
Günümüz RF  resmi literatürüne göre, Adıgeler 4 etnik topluluğa (-Şapsığ, Adıge, Çerkes, Kabardey-) bölünmüş bulunuyorlar, resmi dil sayısı da,ad olarak 3’tür-Adıge, Çerkes ve Kabardey. Bilimsel platformda ise, son ikisi ‘Kabardey-Çerkes’  biçiminde tek bir yazı dili sayılıyor. Aynı dili konuşan Karaçay ve Balkarlar da, resmiyette iki ayrı dil ve ulus grubu sayılıyor, bilimsel platformda ise, bu ‘iki dil’, Karaçay-Balkar biçiminde tek bir yazı  dili  oluyor.
 
Buna karşılık Karaçay-Çerkesya ve Dağıstan’da –her iki cumhuriyette de-resmi dil olan Nogayca ve Nogaylar, bölge temelinde bölünmemiştir, hepsi tek bir etnik topluluktan sayılıyorlar. Aynı biçimde Çeçenya ve Dağıstan’da resmi dil olan Çeçence ve Çeçenler de bölge temelinden bölünmemişlerdir, tek bir etnik grup sayılıyorlar. Bu da RF’nda farklı uygulama örnekleri bulunduğunu gösteriyor. Konunun daha ayrıntılı olarak incelenmesinde yarar olabilir. Sözgelişi  Nogayca iki ayrı cumhuriyette resmi dildir ama Nogaylar; Adıge ya da Balkarlar gibi herhangi bir cumhuriyete ad vermiş bir topluluk da değildirler.
Bu arada Dağıstan'da 14, Karaçay-Çerkesya'da da 5 resmi dil bulunduğunu biliyoruz-HCY

(4)- Rasizm – Anasoyculuk, ırkçılık; Nazi Almanya’sında Germenleri/Almanları üstün ırk, diğerlerini, özellikle de Yahudi ve Çingeneleri aşağı ırk olarak gören siyasi görüş, faşist ideoloji. Bu görüş, Türkiye’ye Türk ırkının üstün, Türk olmayanların düşük ırk mensubu oldukları, dillerin anasının Türkçe, ulusların Türk’ten türeme oldukları ve  bir Türk’ün   ‘dünyaya bedel’  olduğu biçimlerinde yansımış, cumhuriyetin, tek parti iktidarının resmi ideolojisi, günümüze de taşan  faşist görüşlerin dayanağı ve  temeli olmuştur. Rasizm Almanya’da mahkum edilmiş, Almanya’nın yenilmesiyle de, yeryüzü düzeyinde gerilemiş ve demokrasi dışı sayılmıştır. Son ırkçı kale ABD’nde ırk ayırımına son verilmesi ve siyahi aday  Barack Obama’nın beyazların oylarıyla ABD Başkanı seçilmesiyle de rasizm/ırkçılık  iyice gerilemiştir. Ancak ırkçılık/faşizm Türkiye’de hala güçlüdür ve biçimsel dönüşümler geçirerek, ama özünü koruyarak varlığını hala sürdürmektedir. Ordu ve yargıdan kaynaklanan ırkçı ve darbeci girişimler demokrasiyi geciktirmiş, bunların  inatçı direnişleri, demokratikleşme yoluyla  kırılmaya ve yok edilmeye  çalışılmaktadır.-HCY

 

(5)- Kolektivizm – Burada Sovyetlerdeki ortaklaşacı düzen, ‘sosyalist’ toplum kastediliyor. Sovyetlerden  ürken büyük burjuvazi ve militer çevreler rasizmi/anasoyculuğu/ırkçılığı desteklemiş, Nazi zulmü ve soykırımları yaşandıkan sonra, gerici ideoloji antikomünizm ve dini akımları canlandırma biçimlerine dönüştürülmüştür. Komünizmin çökmesiyle de, gerici ve antidemokratik mücadele etnik ve dini azınlıkları bastırma, küçük topluluk dillerini asimile etme, basın yoluyla toplumu  yönlendirme biçimlerine dönüşmüş gibi görünmektedir.HCY

 

(6) – Kas ırkı – Günümüz bilimsel literatüründe böyle bir ırk/Kas ırkı adı geçmiyor, bu da uydurmadır  kanısındayım .Rahmetli Berkok’un ırk tanımlamaları geçmiş tanımlamaları olmalıdır, günümüzde kabul göremez sanıyorum. Bu bakımdan ‘Kas’ deyimi, Nazi Almanyası ve karşıtı Sovyetler döneminde öne sürülmüş tezlerden biri olmalı. Bugünkü doğru terim ‘Kafkas halkları’, dil bağlamında  da ‘Kafkas Dilleri’ olabilir. ‘Kafkasya halkları’ ya da ‘Kafkasya Dilleri’ denildiğinde, Türk-Moğol ve Hint-Avrupa kökenli olanlar da kapsama girerler-HCY

 

(7) – Kazaklar, kuşkusuz Kafkaslılar ile karışmışlardır. Örneğin Adıge asıllı ressam Ahmet Özel ile yine Çerkes asıllı şair Semih Seyyid’in ilgilendikleri, Semih Seyyid’in bana gönderdiği gen araştırmalarına göre Kazaklar arasında yüksek oranda Adıge/Şapsığ geni bulunduğu saptanmış durumda. Bu da geçmişte Ukrayna kuzeylerine değin yayılmış olan  Adıge/Çerkeslerin asimile edilme biçiminde Kazak etnik oluşumunda yer almış olabileceğini düşündürtmektedir-HCY

 

(8)- Ari ırk- Bu da ırkçılar (rasistler) tarafından uydurulmuş ve Nazi Almanyası döneminde kullanılmış bir ideoloji, bir gerici görüştür. Bu görüşe göre, Hint-İran kökenli insanlar üstün, diğerleri ise kademe kademe aşağıda olan ırklardır. Germenler/Almanlar ise en üstün ırktır, yani üstün beyaz insanı temsil ederler.

Beyaz ırkın bugünkü doğru karşılığı  ‘Kafkas ırkı’dır, dil konusunda da ‘Hint-Avrupa Dilleri’ deyimi kullanılmaktadır-HCY

 

(9) – Turan ırkı –Bu da Türk ırkçıları, Türkçüler  tarafından uydurulmuş bir deyimdir. ‘Turan’ adı ‘Türkistan’ adının Farsça karşılığıdır. Turan ideolojisi, yeryüzündeki bütün Türkleri tek bir ülkede birleştirmeyi  amaçlıyordu.Pratik bunun hayali bir şey olduğunu doğrulamıştır.

 

Bugün ‘Turan ırkı’ deyimi artık kullanılmıyor, onun yerine ‘Ural-Altay Dilleri’, ‘Türk Dilleri’, ‘Türk halkları’, ‘Türk kökenli halklar’ ya da ‘Türk-Moğol halkları’ gibi terimler kullanılıyor.

(10)- Sami ırkı –Bugün bu deyim de kullanılmıyor. ‘Sami Dilleri’ terimi ve Sami dillerinde (Arapça ve akraba diller) konuşan topluluklar/halklar gibi deyimler ise kullanılıyor.-HCY

 

(11)-Yazarın  ‘Kafkas ulusu’ ile söylemek istediği şey, yerli, Türk ve İran kökenli Kuzey Kafkasya halklarının tamamı olmalıdır. Bugün bu halklar tek bir ulus olarak değil, birçok ulus halinde Rusya Federasyonu içinde yaşamaktadırlar.-HCY

 

(12)- Kafkasya’nın verimli toprak ve çayırlarla kaplı olması,orman/av hayvanı bolluğu, deniz, ırmak ve göllerinde balık bolluğu, maddi amaçlarla dış ülkelere saldırmaya gerek bırakmamış, istilacı isteklerin oluşmasını engellemiş, eldekini koruma, yani savunma amacı ile yetinen toplum biçimleri oluşmasına yol açmıştır.-HCY

 

(13) – Rusya Federasyonu’na bağlı Kuzey Kafkasya Federal Bölgesi’nde 18 resmi dil, Güney Federal Bölgesi’ndeki Adıgece’yi de katarsak, Rusça dışındaki resmi dil sayısı 19’dur. Ayrıca Dağıstan’da konuşulan ve resmi olmayan küçücük diller de vardır.-HCY

 

(14)- Burada Berkok, ABD ve İsviçre halklarını birer ulus olarak gösteriyor, buralarda ulus değil, ülke yurttaşlığı çerçevesinde oluşmuş bir üst kimlik vardır. Yani Berkok, değişik dillerde konuşan Kuzey Kafkasya ülkesi halkını ulus sayıyor. Berkok’un sözünü ettiği ülkelerde/devletlerde, Türkiye’deki gibi  tek bir ulus ve tek bir resmi dil anlayışı yoktur. ABD’nde birkaç resmi dil (İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Hawaiice, vb), İsviçre’de de 4 resmi dil (Almanca, Fransızca, İtalyanca, Romanşça) vardır-HCY.

 

(15)-Bugün Kuzey Kafkasya düzeyinde birleştirici/ortak dil Rusça olmuştur. Birleştirme olarak, Adıgece ve Kabardeyce’nin tek bir yazı dilinde ve bütün Adıge/Çerkeslerin de tek bir cumhuriyet içinde birleştirilmeleri gibi görüş ve öneriler ortaya çıkmıştır.-HCY

 

(16)- General İsmail Berkok, İkinci Dünya Savaşı ortamına, öncesi ve hemen sonrasında, yani o dönemlerde geçerli olan görüşlere göre ulus tanımlamaları ve  politik değerlendirmeler  yapıyor. ‘Kafkas ulusu’ gibi bir tanımlama da yazara özgü olan, yani öznel/sübjektif  bir değerlendirme olarak kabul edilmelidir. Bununla birlikte yazar, ulus devletlerin ve ulusların oluşumu gibi konularda kendine özgü ve  değerli bilgiler de sunuyor. Bu da yazarın geniş bir bakışının ve bilimsel bir düşünce derinliğinin bulunduğunu gösteriyor; bu durum, Berkok’u, Adıge toplumu içinden çıkmış bir değer yapıyor, nitekim yazarın adını yaşatan da Adıge toplumu ve Kafkas halkları olmalıdır.-HCY

 
  Bugün 8 ziyaretçi (10 klik) kişi burdaydı! Copyright 2009 Your Website | CSS Template By Cherkess Design  
 
https://img.webme.com/pic/n/naazimcadeneme/gri1.gif Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol